İki grubu birbirine tamamen düşman etmek için ne gerekir? Ya da daha da önemlisi, birbirine oldukça köklü şekilde düşman edilen iki grup arasındaki buzlar daha sonra tekrardan eriyebilir mi? 1950’lerde Türk kökenli bir araştırmacı tarafından merak edilen ve ardında çok daha derin konular barındıran bu sorular, hem toplum hem de bilim insanları tarafından sorgulanan bir deneyin ortaya çıkmasını sağladı.
Muzaffer Şerif (Muzafer Sherif) tarafından gerçekleştirilen ve 12 yaşındaki çocukların denek olarak kullanıldığı söz konusu deneyin ismi Robbers Cave. Bu isim de deneyin gerçekleştirildiği alandan geliyor. Şerif’in sert eleştirilere maruz kalmasına sebep olan deneyler, içinde 3 tanenin bulunduğu bir seri hâlinde geldi. Hazırsanız en baştaki deneyden ünlü Robbers Cave deneyine doğru gidelim.
İlk deney 1949’da 12 yaşlarındaki 24 çocukla Middle Grove kampında yapıldı.
Çocukların geldiği yerler, ırkları ve yaşları, farklılıktan kaynaklı bir değişiklik olmaması için aynıydı.
İlk aşamada kamp aktiviteleriyle aradaki bağlar oluşturuldu ve arkadaşlıkların başlayıp güçlenmesi sağlandı. Daha sonra 24 çocuk iki gruba ayrıldı. Dolayısıyla arkadaşlar da ayrı kaldı.
İkinci aşamada gruplar sadece kendi aralarında etkileşime girebildi. Arkadaşlıklar ve hiyerarşi oluştu. Bunun ardından çocuklar çoğunlukla diğer grup yerine kendilerininkiyle olmayı tercih etti.
Üçüncü aşamada gruplar arasında müsabakalar düzenlendi. Burada grupların birbirlerini düşmanmış gibi gördüğü gözlemlendi.
Deneyin sonunda iki grubu birleştirebilmek adına ortak bir amaç sunuldu.
Bunun için de aralarında sürtüşmeler devam ederken kamp dışından bir takımı bir spor müsabakasında yendiler ve deney böylece kaldı.
Daha sonra 1953’te daha detaylı gözlemlerle deney tekrarlandı fakat daha ikinci aşamada deney yarıda kesildi. Bunun sebebi, çocukların deneyi fark etmesi ve araştırmacıların üzerine yürümesiydi. Kampın her yerine kolayca görünen mikrofonlar asmanın ve gözlemlerin yazıldığı defteri ortada bırakmanın getirisi bu olsa gerek.
1954 yazında ise Robbers Cave deneyi ortaya çıktı.
Yine aynı olan, farklı okullardan birbirini tanımayan 22 çocuk seçildi. Bu çocuklar önce okullarda izlendi. Daha sonra her okuldan 5 ile 6 çocuk seçilerek kampa alındı.
Kampta veliler için çocuk ziyareti yasaklandı.
Diğer deneylerdeki yöntemin kopyalandığı deneyin ilk aşamasında farklı aktivitelerle grup içi bağların oluşturulması ve güçlenmesi sağlandı. Bu sırada grupların birbirinden haberi yoktu. Çocuklar kendilerine grup isimleri ve bayraklar oluşturdular. Bu bağlamda bir grubun ismi Kartallar (The Eagles) diğerinin ismi ise Çıngıraklar (The Rattlers) oldu.
İlk karşılaşmalar başladı.
İlk haftanın sonlarına doğru keşifler yapan çocuklar, birbirlerine rastlamaya başladı ve bir noktada o alanda başka bir grubun da olduğu, kamp görevlileri tarafından doğrulandı. Birbirini hızlıca ötekileştiren gruplar arasında, birinde bazı imkânlar varken diğerinde olmaması gibi sebeplerden kaynaklanan alevli bir rekabet ortamı oluşmaya başladı. Bu da işlerin kızışacağı ikinci aşamaya zemin hazırladı.
Sürtüşme isimli ikinci aşamada ise kamp lideri kılığına girmiş olan araştırmacılar, ayrı ayrı gruplarla konuştu. Bunun sonucunda da kimin daha iyi olduğunu kanıtlayacak müsabakalar oluşturuldu. İkinci aşamada bayraklarıyla birlikte karşı karşıya gelen gruplar birbirlerine karşı oldukça agresif şekilde sesleniyor ve birbirlerine isimler takıyordu.
Halat çekme gibi yarışmaları içinde barındıran bu aşamada, kazanan gruba kupa ve bıçak gibi ödüller vadedildiğinde gruplar daha da hırslı hâle geldi. Rekabetin sürekli devam ettiği ve agresifliğin de arttığı yarışmanın ilk aşamalarında Çıngıraklar galip çıktı.
Fakat yarışma ilerledikçe durum da kötüleşiyordu.
Bundan önce de zaten gruplar birbirleriyle iyi geçinemiyor, birbirlerini düşman olarak görüyor ve buna yönelik eylemlerde bulunuyordu. Yarışmanın her aşamasında kazananın kaybedeni sürekli rahatsız ettiği, kavgaların arttığı bir ortam oluştu.
Hatta Kartallar, bir noktada Çıngıraklar’ın diktiği bayrağı yaktı. Sonrasında aralarında bir kavga çıktı ve cevap olarak Çıngıraklar da Kartallar’ın bayrağını yaktı.
Daha sonra bir oyunu kaybeden Çıngıraklar, gidip Kartallar’ın kampını gece vakti bastı. Yatakları devirip eşyalarını çaldılar. Daha sonra Kartallar da aynı cevabı verdi. Bunun ardından kimin üstün çıkacağını belirlemek, yarışmanın son aşamasına kaldı. Buradan da Kartallar galip çıkınca ödülleri elde ettiler. Fakat onlar kamplarında değilken Çıngıraklar gelip ödüllerini çaldı.
Peki sizce buradan sonra bu iki grup el ele verir mi?
Son aşamada iki grubun bunca çatışmanın ardından iyiye dönüp dönemeyeceğini görmek hedeflendi. Bunun için iki grubu bir araya getirecek etkinlikler düzenlendi. Birlikte film izlemek ve yemek yemek gibi aktivitelerle başlayan bu aşamanın başlarında çocuklar yine birbirlerine laf attı ve aşağıladı.
Peki birbirinden nefret eden iki grubu ancak ne bir araya getirebilir?
Evet, ortak amaçlar. Bunu kullanmak için de Şerif, su kaynağını keserek sorunu çözmek için iki gruba da ihtiyaç duyulduğunu belirtti. Sorunu ortadan kaldırdıktan sonra çocuklar, ilginç şekilde diğer gruptan bir üyeyle yalnız kaldıklarında, grup içinde yaptıkları kadar agresiflik göstermedi. Fakat gruplar arasındaki sürtüşme bir süre daha olduğu gibi devam etti.
Bunun ardından ortak etkinlikler için bütçeye katkı ve gezi aracını sıkıştığı yerden kurtarma gibi iş birliği gerektiren aktivitelerde kendilerini buldular. Son gezinin duyurulduğu zaman ise önceki agresiflik ortada yoktu. Bu da onca karmaşa ve kaosun ardından aradaki duvarın yıkıldığı anlamına geliyordu.
Deney sonucunda rekabet ortamında gruplar arası sürtüşmenin, özellikle de önemli kaynaklar söz konusu olduğunda ön yargıyla birlikte arttığı, fakat bunun geri dönülemez veya değiştirilemez bir durum olmadığı görüldü. Bu durum, psikoloji dünyasında “gerçekçi çatışma kuramı” (RCT) olarak biliniyor. Yapılan deney de teorinin bir örneği oldu.
Deney, etik tartışmaları nedeniyle çok yoğun eleştiriler aldı
Sonuçta çocukların, ebeveynlerin ve öğretmenlerin olacaklardan tam olarak haberleri yoktu. En azından bilim dünyası, gözü kapalı kabul etti demek isterdik fakat olması gerektiği gibi bir deney ortamının olmaması, onlar için de şüpheler oluşturdu.
1953’teki sınavda bahsettiğimiz, çocukların olayı fark etmesi durumu ve son deneyde kamp görevlisi olma noktasında gerçekçiliğin olmaması, bu şüphelerin sebeplerinden bazıları.
Peki sizin bu konu hakkındaki düşünceleriniz neler?
Kaynaklar: Practical Psychology, Psychology Wizard, Muzafer Sherif, Plainly Difficult